DEVAM: 1. VAHYİN NÜZUL KEYFİYVETİ VE İLK NAZİL OLAN AYETLER
حدثنا عمرو
بن محمد:
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم: حدثنا
أبي، عن صالح
بن كيسان، عن
ابن شهاب قال:
أخبرني أنس بن
مالك رضي الله
عنه:
أن
الله تعالى
تابع على
رسوله صلى
الله عليه
وسلم الوحي
قبل وفاته،
حتى توفاه
أكثر ما كان
الوحي، ثم
توفي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بعد.
[-4982-] Enes İbn Malik'ten şöyle dediği nakledilmiştir:
"Allah Teala Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat edinceye
kadar vahiy indirdi. Hatta vefatından önce çok sık vahiy gelirdi. Sonra Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ahirete irtihal etti."
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
سفيان، عن
الأسود بن قيس
قال: سمعت
جندبا يقول:
اشتكى
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فلم يقل
ليلة أو
ليلتين، فأتته
امرأة فقالت:
يا محمد، ما
أرى شيطانك
إلا قد تركك،
فأنزل الله عز
وجل: {والضحى
والليل إذا
سجى. ما ودعك
ربك وما قلى}.
[-4983-] Cündeb'den şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vahyin kesilmesinden
dolayı canı sıkılmıştı. Bundan rahatsızlandı, bu arada bir ya da iki gece
geçmeden kadının biri ona gelip 'şeytanın seni terk etmiş galiba, dedi. Bunun
üzerine Allah Teala tekrar vahiy indirmeye başladı ve Duha suresinin ilk
ayetlerini Resulüne vahyetti:
Kuşluk vaktine ve örtüp bürüdüğünde/sükuna erdiğinde geceye yemin
ederim ki, Rabbin seni terk edip bırakmadı, sana asla da darılmadl. "(Duha
1-3)
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vahiy inmeye başladıktan sonra
Mekke'de on yıl kaldı. Medıne'de de on yıl kaldı. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kırk yaşına girdikten sonra vahiy almaya başladığına dair meşhur
görüş dikkate alınınca, bu rivayetten ortaya çıkan sonuca göre Hz. Nebi altmış
sene yaşamıştır. Ancak ravinin küsürlü rakamları yuvarlama ihtimali de vardır.
Nitekim bu konu, Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatı anlatılırken
geçmişti.
İtibar edilen görüşe göre Hz. Nebi altmış üç sene yaşamıştır. Bu
hadisten konu başlığı ile ilgili olarak Kur'an'ın tamamının birden değil de, parça
parça nazil olduğu sonucu ortaya çıkar.
Hakim ve Beyhaki'nin "Delail" adlı eserinde naklettiği
rivayette "senelere yayılarak indirildi" ifadesi yer almaktadır. İbn
Ebi Şeybe ve Hakim'in naklettikleri başka bir sahih rivayette ise şöyle
geçmektedir: "Kur'an yakın semadaki beyt-i izzeye kondu. Daha sonra
Cebrail aleyhisselam onu, Hz. Nebi'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem parça parça
indirmeye başlad!." Bu rivayetin senedi sahihtir.
Kur'an-ı Kerim'in levh-i mahfUzdan bütünüyle yakın semaya,
buradan da parça parça Allah Resulü'ne indirildiği görüşü, kabul edilen sahih
görüştür.
Yine kabul edilen gerçeklerden biri de, Cebrail aleyhisselam'ın
her Ramazan ayında o yıl boyunca inen ayetleri Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ile mukabele edip karşılaştırdığıdır. Nitekim Ebu Ubeyd ve İbn Ebi Şeybe'nin
sahih bir senetle naklettikleri rivayette Şa'bi kesin bir dille bunu ifade
etmiştir. Ahmed İbn Hanbel ve "Şuabu'l-fman" adlı kitabında Beyhaki,
Vasile İbn Eska'dan Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: "Tevrat Ramazan'ın altıncı günü, İncilonüçüncü günü, ZebUr
onsekizinci günü, Kur'an ise yirmi dördüncü günü nazil olmuştur."
Bütün bu rivayetler, şu ayet-i kerimelerle uyum içindedir:
"Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu
eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.
"(Bakara 185)
"Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik."(Kadr 1
)
O seneki Kadir gecesinin, Kur'an'ın bütünüyle dünya semasına
indirildiği gece olma ihtimali vardır. Daha sonra da Ramazan'ın yirmi dördüncü
günü Alak suresinin ilk beş ayatinden başlamak üzere, parça parça dünyaya
indirilmeye başlanmıştır.
Bu konuda zikredilen hadisten, Kur'an'ın sadece Mekke ve Medine
şehirlerinde nazil olduğu anlaşılır. Vakıa da böyledir. Ancak, bir çok Kur'an
ayeti haremeynin dışında nazil olmuştur. Mesela; Hz. Nebi'in hac yolculuğunda,
umre seyahatinde ve askeri seferlerinde Kur'an ayetleri inmiştir. Şu kadarı var
ki, ister bu şehirlerde ikamet halinde, isterse sefer halinde nazil olsun,
terim olarak hicretten önce inen ayetlere Mekkı, hicretten sonra inen ayetlere
ise Medenı denir.
Bu hadisten anlaşıldığına göre melek, insan suretine girebilir.
O kendi suretinde iken insanlar onu göremezler. Çünkü insanoğlunun beşeri
melekeleri bunun için yeterli değildir. Ancak Allah Teala, dilediğini melekleri
görecek kadar güçlü hale getirir. Bundan dolayıdır ki, Cebra'il aleyhisselam
Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e çoğu defa insan suretinde gelirdi.
Nitekim bu husus "Bedu'l-vahy" konusu işlenirken "bazen de melek
bana insan şekline bürünerek gelirdi," şeklinde geçmişti. Cebral1
aleyhisselam ancak iki defa Allah'ın kendisini yarattığı suret üzere
görülmüştür. Bu iki durum, Sahihayn'da sabittir.
"Bana verilen mucize ise, Allah'ın bana ilka ettiği
vahiydir." ifadesi "benim, insanlara meydan okuduğum mucizem,
Allah'ın bana indirdiği vahiydir, bir başka ifadeyle Kur'an'dır", anlamına
gelir. Çünkü Kur'an'da apaçık bir i'caz vardır. Yoksa bu ifade, Hz. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gösterdiği mucizelerin sadece Kur'an'dan ibaret
olduğu anlamına gelmez. Yani ondan önceki Nebilere verilen mucizeler gibi
kendisine de mucize verilmediği manasını taşımaz. Bilakis bununla, en büyük
mucizenin başkalarına değil de yalnızca kendisine verildiği kastedilmiştir.
Çünkü her Nebie kendisine özgü bir mucize verilmiştir. Aynı mucize başka bir
Nebi'e verilmemiştir. Nebiler bu mucizelerle kavimlerine meydan okurlardl. Her
Nebiin mucizesi, kavminin durumuna uygun olurdu. Mesela sihrin yaygın olduğu
Firavun döneminde Hz. Musa aleyhisselam sihirbazların yaptıkları surete dönüşen
bir asa ile gönderilmiştir. Bu asa, sihirbazların yaptıklarını yutuyordu. Bu
mucize bir başka Nebie verilmemiştir. Benzer şekilde Hz. İsa aleyhisselam
körleri ve alaca hastalarını iyileştiriyordu. Aslında bunlar doktor ve
hekimlerin işiydi. Hz. İsa'ya aleyhisselam bu mu cizelerin verilmesi, o dönemde
tıppın ileri bir noktada olmasından kaynaklanır. Bu yüzden o, kavminin mesleği
olan ama onların güç yetiremeyecekleri mucizelerle gönderilmiştir. Bundan
dolayıdır ki Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, belagatta zirve de olan Arap
toplumuna Kur'an ile gönderilmiştir. Onlara Kur'an'ın bir suresinin benzerini
getirmeleri yönünde meydan okumuştur. Ama bunu başaramamışlardır.
Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu sözünün şu anlama
geldiği de ileri sürülmüştür: Diğer Nebilerin mucizeleri, dönemleri bitince
sona ermiştir. Ancak bu mucizeler o dönemde yaşayanlar tarafından görülmüştür.
Kur'an mucizesi ise kıyamete kadar devam edecektir. Üslubu, belagati, gaybi
haberleri ile harikulade olma özelliği sürecektir. Her geçen asırda onun haber
verdiği yeni bir hakikat ortaya çıkacaktır. Bu da, onun mesajının doğruluğuna
delil olacaktır. Bu görüş, bu konu etrafında ileri sürülen ihtimallerin en güçıüsüdür.
"Bu vesileyle kıyamet günü Nebiler arasında kendisine
uyanlann en çok olduğu Nebi olmayı umuyorum." Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem bu sözünü, sonsuz mucizesi Kur'an'dan bahsettikten sonra söylemiştir.
Çünkü Kur'an'da birçok fayda ve son derece umumı pek çok yarar vardır. Zira
geleceğe dair haber, delil ve çağırıları içermektedir. Bu yüzden Kur'an'ın
yararı herkesi kapsamaktadır. Hem onun nüzulüne şahid olanlara, hem
olmayanlara, hem şu an bulunanlara, hem de daha sonra var olacak kimselere yöneliktir.
Dolayısıyla Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yukarıdaki beklentisini
bunun üzerine bina etmesi güzelolmuştur. Nitekim onun bu beklentisi
gerçekleşmiştir. Artık o, kendisine en fazla uyulan Nebidir. inşallah
"Kitabu'r-rikak" bölümünde bu konu ayrıntılı bir biçimde ele
alınacaktır.
Hadisin Konu Başlığı ile ilişkisi: Kur'an, rüya veya ilham
yoluyla değil, melek CebralI'in getirdiği va hi yle nazil olmuştur.
Bazıları Kur'an'ın icazını dört konuda toplamıştır:
a) Telif Bakımından: Kur'an'ın telifi ile ayetlerinin kısa ve
beliğ olmasına rağmen birbiri ile kaynaşması fevkalade güzelliktedir.
b) Üslup Bakımından: Kur'an, belagat ustası Arapların nesir ve
şiir olarak sergiledikleri bütün üsluplardan farklıdır. Bu yüzden Kur'an
karşısında akılları şaşmış ve onun bir benzerini getirmekten aciz kalmışlardır.
Oysa bunu yapmaları için bütün şartlar oluşmuştu. Üstelik Kur'an da onlara bunu
yapamayacaklarına dair meydan okumuştu.
c) Geçmiş Milletlerin Bilgileri: Kur'an'da önceki milletlerin
haberleri ile ehli kitabın büyük bir kısmı yok olmuş şeriatlarından
bahsedilmiştir. Ehli kitabın çok azı bu şeriatların bir kısmını bilebilir.
d) Gelecekten Haber Verme: Kur'an'da meydana gelecek olaylardan
haberler mevcuttur. Bunlardan bir kısmı Hz. Nebi döneminde meydana gelmiştir.
Bir kısmı ise ondan sonraki dönemlerde gerçekleşmiştir.
Bu dört konu dışında, insanların Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'i yalanlamaları sebebiyle bir çok nedene binaen yapmaları gereken fakat
yapamayıp aciz kaldıkları bir takım konularda da onun mucizeleri söz konusudur.
Mesela; yahudilerin ölümü temenni edememeleri, Kur'an'ı dinleyen kimseyi
ürperti kaplaması, onu okuyan ve dinleyenin bıkmaması, onun defalarca okunması
ancak bunun onun güzelliğini ve tadını artırması, dünya döndüğü sürece mücizevi
özelliğinin devam etmesi, yeni ve yararlı yönlerinin hiç eksik olmayacağı ilim
ve bilgileri içermesi buna örnek olarak verilebilir. Bu görüşleri Kadı Iyaz ve
diğerlerinin düşüncelerinden özetleyerek oluşturdum.
Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i vefatının gerçekleşmesine
yakın zamanlarda, diğer dönemlere göre daha çok vahiy inmiştir.
"Süfyan bize rivayet etti." ifadesinde bahsi geçen
Süfyan, es-Sevrl'dir. Bu hadisin açıklaması biraz önce "Duha Suresinin
Tefsiri" başlığı altında geçmişti. İmam Buharı'nin bu rivayeti burada
zikretmedeki gayesi ise, vahyin gecikmesine işaret etmek içindir. Vahiy, ancak
bir hikmete binaen gecikir. Vahyin gecikmesi, asla Allah Teala'nın Nebiini terk
ettiği manasına gelmez.
Vahyin inişi çeşitli şekillerde olmuştur. Vahiy, bazen peş peşe
nazil olmuştur, bazen ise gecikmiştir.
Kur'an'ın parça parça indirilmesinin bir takım hikmetleri
vardır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
a) Kur'an'ın ezberlenmesini kolaylaştırmak: Eğer Kur'an-ı Kerim
büyük bir çoğunluğunun okur-yazar olmadığı bir topluma bir defada inseydi,
insanların onu ezberlemesi zor olurdu. Nitekim Allah Teala, kafirlerin
itirazını reddederken şu ayet ile buna işaret etmiştir: "İnkar edenler:
Kur'an ona bir defada indirilmeyi değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine
iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane
(ayırarak) okuduk."(Furkan 32) Aynı şekilde şu ayetle de buna temas
etmiştir: "Biz Kur'an'ı insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure
sure) ayırdık. Ve onu peyderpey indirdik."(İsra 106)
b) Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e verilen önem:
Kur'an'ın peyderpey indilirişi, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
değer verilip ihtimam gösterildiğine delalet eder. Çünkü Rabbinin elçisi
defalarca kendisine gelmiş ve karşılaştığı konular veya kendisine yöneltilen
sorular hakkında Hz. Nebi'e Rahman'ın hükümlerini öğretmiştir.
c) Kur'an yedi harf üzere inmiştir. Dolayısıyla farklı
zamanlarda parça parça nazil olması uygun oldu. Eğer bir defada nazil olsaydı,
bu yedi harfi insanlara açıklamak, bilindiği üzere zor olacaktı.
d) Allah Teala dilediği hükümlerini ne sh etmeyi murat etmiştir.
Kur'an'ın parça parça nazil olması nasihin mensuhtan ayrılması içindir. Nasih
ve mensuh ayetlerin bu şekilde ayrı ayrı inmesi, ikisinin birden inmesinden
daha evladır.